atasehir@oncul.com.tr

0 216 455 50 45

0 543 266 01 56

ÇOCUKLARDA BEDENSEL SÖZ HAKKI

Çocukları korumak ve yaşamlarını haklarına erişebilir kılmak adına 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından "Çocuk Haklarına Dair Sözleşme" imzalanmış ve o tarihten bu yana 20 Kasım "Dünya Çocuk Hakları Günü" ilan edilmiştir.

Çocukların hakları, uluslararası bir sözleşme ile güvence altına alınmıştır. Çocuk haklarını gündeme getirdiğimizde, yetişkinler olarak çocuklara ne kadar hak temelli yaklaştığımızı, onların sözlerine ne kadar kulak verebildiğimizi her seferinde yeniden sorgulamamız gerekiyor. Çocukların temelde sahip olduğu barınma, eğitim vb. Haklara aşinayız. Fakat elbette çocukların ihtiyaçları gibi hakları da çok daha geniş bir yelpazedir. Bu yazımızda çocuklarda bedensel söz hakkına değineceğiz.

Hiyerarşinin saygı olarak kabul edildiği toplumlarda çocukların fiziksel, ruhsal ve sosyal ihtiyaçlarını duymakta zorlanabilirler. Bu durum çok otomatik ve yerleşmiş bir dinamik olarak işleyebilmekte ve çocukların bedensel, ruhsal bütünlüklerinde tahrip edici unsurlar oluşturabilir.

Yetişkinler olarak çocuklarla ilişkilenirken neleri göz önünde bulundurmalıyız? Çocuklarla birçok farklı konumdan ilişki kuruyor olabiliriz: ebeveyn, öğretmen, bakım veren, psikolojik danışman, akraba, oyun parkındaki görevli vb. Bu konumlardan hangisi olursa olsun, çocuklarla olan ilişkimizde onlara saygı duyan, kapsayıcı ve güçlendirici dili benimseyen bir yaklaşım sergilemeli ve çocukların bedensel söz haklarına kulak vermeliyiz.

Beden ve ruhsallık, duygular ve sınırlar bir bütündür. Bedensel söz hakkı, çocuklara kendilerini ifade edebilecekleri, istedikleri davranışa onay verme, istemediklerine ise hayır diyebilme haklarını ifade etmektedir. Çocukların üstün yararını gözetmek ve onları korumak toplumdaki her bireyin görevidir; fakat bunu yaparken, çocuğun bedensel ve ruhsal bütünlüğünü kabul etmek, onun özel ve değerli olduğunu unutmamak önemli. Çocukların bedensel söz haklarını gözeten bir yetişkin olmak ne demek bunu biraz daha örneklerle açıklayalım. Çocukların bu hakkını çoğu zaman iyi niyetle ve farkında olmadan ihlal edebildiğimiz davranışlar olabilir:

  • - Onay almadan öpmek/sevmek,
  • - Size ya da başka birine sarılması için ısrarcı olmak,
  • - Bu davranışı gerçekleştirmesi için vaatlerde bulunmak. (Bir kere öpersen sana … alırım")
  • - Çocuk bir davranışa "hayır" dediğinde, onay vermediğinde küsmek, araya mesafe koymak
  • - Yapılmasından hoşlanmadığı bir davranış varsa, bunu devam ettirmek
  • - Kamusal alanda giysilerini, iç çamaşırlarını ya da bezini değiştirmek,
  • - Özbakım sorumluluğunu üstlenebilecek yaşa geldiği halde tuvalet, banyo temizliğini yapmak konusunda ısrarcı olmak.

Bu davranışlar çocuğa bedeni üzerinde kontrol sahibi olmadığı, başka yetişkinlerin isteklerini yerine getirme zorunluluğu olduğu mesajını vermektedir. Kendilerini güvende ve rahat hissetmelerini zorlaştırır. Başka kişilerden gelen fiziksel ihlallere karşı savunmasız kalmalarına yol açabilir. Sevginin fiziksel temas kurma ile gösterileceğini; istenilen davranışa müsaade etmediğinde bu sevgiden yoksun kalacağını düşünebilir.

Çocuklarla ilişkilenen yetişkinler olarak neler yapabiliriz? Çocukların kendilerini ifade etmelerine, kendi sınırlarını çizmelerine alan açabilir; başkalarının sınırlarını ihlal etmemeleri için de onları destekleyebiliriz. Başkalarının sınırlarını ihlal eden çocuklar, çoğunlukla sınırları da ihlal edilmiş olan çocuklar olmaktadır. İçinde yaşadığımız toplum, onay kültürünün gelişmiş olduğu bir toplum değildir.

Yetişkinler arası ilişkilerde dahi "onay" alma davranışı tam anlamıyla gelişmemişken; yetişkin ve çocuk arasındaki ilişkide neredeyse hiç akla gelmez. Örneğin; sırf büyükanne veya büyükbaba oldukları için çocuklar onları öpmeye, sarılmaya zorlanır. Bu sevginin ve saygının göstergesiymiş gibi algılanabilir. Buna sıklıkla şahit olmuşuzdur. Yahut çocuğun içerisine gireceği deneyimler (doktora gitmek, saç kestirmeye gitmek vb.) çocuğa açıklanmadan o deneyimin içerisine sokulmaktadır. Yetişkinler olarak çocuklara yönelik bedensel her müdahalede izin alma alışkanlıklarımızı ve kendi çocuk algımızı daha çok sorgulamalıyız. Çocuklara, bedenlerine yönelik izinsiz her müdahalenin yanlış olduğu bilincini de bu şekilde kazandırabiliriz. Çocukların "hayır" larına kulak verebilir ve onların yardım talepleri olduğunda geri çevirmeden, kabul eden ve kapsayan bir ilişki konumunda durabiliriz.

 

Selen KIRAÇ
Psikolojik Danışman

 

Yukarı ↑